Ömer Hayyam’ın Rubaileri: Zamansız Bir Bilgelik
Ömer Hayyam’ın rubaileri, hayat, ölüm, kader ve özgürlük üzerine zamansız bir bilgelik sunuyor. Onun dizeleri, günümüz insanına hâlâ ilham vermeye devam ediyor.

Ömer Hayyam’ın Rubaileri: Zamansız Bir Bilgelik
İYİ PSİKOLOG / TÜRKİYE
Ömer Hayyam, sadece bir matematikçi ve astronom değil, aynı zamanda şiirleriyle zamana meydan okuyan bir düşünürdür. Onun rubaileri, hayatın anlamını, insanın varoluşsal sancılarını ve özgürlüğünü derin bir ironiyle ele alır. Günümüzde bile okuyuculara ilham veren bu dizeler, dünyevi hazlar, kader ve ahlaki ikiyüzlülük gibi evrensel konuları işler.
Hayyam’ın Şiirlerinde Hayat ve Varoluş
Ömer Hayyam’ın rubailerinde hayatın geçiciliği ve zamanın acımasızlığı sıkça vurgulanır. Onun felsefesi, ölümle yüzleşmenin en iyi yolunun hayatın keyfini çıkarmak olduğunu söyler. Şarap ve aşk, Hayyam’ın şiirlerinde sembolik anlamlar taşır. O, insanın dogmalar ve yasaklar yerine, kendi sezgileriyle ve doğanın sunduklarıyla bir yaşam sürmesi gerektiğini savunur.
Bir rubaisinde şöyle der: "Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir,
Elinde bir fenerle gelen."
Bu dizeler, yaşamın hızla akıp gittiğini ve her geçen günün aslında insanın ömründen eksildiğini hatırlatıyor.
İkiyüzlülüğe Karşı Sert Eleştiriler
Hayyam, din ve toplumun dayattığı ikiyüzlülüğe de sert bir dille karşı çıkar. Onun şiirlerinde, insanların gerçekte olduklarından farklı görünme çabaları ve bireyin özgürlük alanının daraltılması eleştirilir. Özellikle din adamlarının sahte dindarlığına sık sık göndermeler yapar:
"İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?"
Bu mısralar, inancın şekilcilikten öte, içsel bir huzur ve samimiyetle yaşanması gerektiğine dair güçlü bir mesaj içerir.
Özgürlük ve Kader Algısı
Ömer Hayyam’ın rubaileri, insanın kaderine yönelik derin bir sorgulama içerir. O, Tanrı’nın her şeyi önceden belirlediğini kabul eden bir düşünce sistemine meydan okur:
"Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?"
Bu bakış açısı, özgür irade ve kader tartışmalarını yüzyıllardır süren felsefi bir mesele haline getirmiştir.
Şarap, Aşk ve Anı Yaşamak
Hayyam için şarap, yalnızca bir içki değil, aynı zamanda özgürlüğün, coşkunun ve dünyevi zevklerin bir sembolüdür. O, hayatın tadını çıkarmanın insanın doğasında olduğunu söyler:
"Şarabın adı kötüye çıkmış, kendi hoş,
Hele bir güzelle içersen daha bir hoş;
Harammış şarap, olsun, bana göre hava hoş:
Hem, bana sorarsan, haram olan her şey hoş."
Bu dizeler, bireyin kendi ahlaki değerlerini belirleme hakkına vurgu yaparak, toplumsal baskılara karşı bir başkaldırı niteliği taşır.
Hayyam’ın Bugüne Mesajı
Ömer Hayyam, yüzyıllar önce kaleme aldığı rubaileriyle hala insanları düşündüren ve hayatın anlamını sorgulatan bir şair olarak anılıyor. Onun dizeleri, özgür ruhların, kalıplara sıkışmak istemeyenlerin, hayata ve insan doğasına dair derin sorgulamalara yönelenlerin el kitabı niteliğinde.
Bugün hala, Hayyam’ın şiirleri okuyucularına şunu fısıldıyor: Yaşam çok kısa ve belirsiz, bu yüzden her anın tadını çıkarmak ve hayata dair kendi gerçekliğini bulmak gerek.
Tanrı Kanar mı Bunlara?
Derde gama yatkın yüreğime acı;
Bu tutsak cana, garip gönlüme acı;
Bağışla meyhaneye giden ayağımı,
Kızıl kadehi tutan elime acı.
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.
İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari;
Bırak aldatmacayı, iki yüzlülükleri;
Şarap içmem diye övünüyorsun, ama,
Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helalı karıştırmam:
Seninle içilen şarap helaldir,
Sensiz içtiğimiz su bile haram
Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle
Şarabın adı kötüye çıkmış, kendi hoş, Hele bir güzelle içersen daha bir hoş;
Harammış şarap, olsun, bana göre hava hoş:
Hem, bana sorarsan, haram olan herşey hoş
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
Ben şarap içiyorum, doğrudur;
Aklı olan da beni haklı bulur:
İçeceğimi biliyordu Tanrı,
İçmezsem Tanrı yanılmış olur
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
Camiye gittim, ama Allah bilir niye:
Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye.
Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden:
O eskidi gittim yenisini yürütmeye.
Dünya ne verdi sana? Hep dert, hep dert!
Güzel canın da bir gün elbet.
Toprağında yeşillikler bitmeden
Uzan yeşilliğe, gününü gün et.
Şarap sen benim günüm güneşimsin!
Öyle bir dolsun ki seninle içim.
Bir bildik görünce beni sokakta:
Ne o şarap nereye böyle? desin.
Girme şu alçakların hizmetine:
Konma sinek gibi pislik üstüne.
İki günde bir somun ye, ne olur!
Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.
Bir damla şarap ver Çin senin olsun;
Bir yudumu bütün dinlerden üstün.
Söyle, ne var dünyada şaraptan hoş?
O acıya tatlılar feda olsun.
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz
Ey güzel, sen ki bana derdi derman edensin;
Şimdi: "Çekil önümden" diye ferman edersin;
Senin yüzün canımın kıblesi olmuş bir kez;
Ne yapsın, kıble mi değiştirsin bu can dersin?
Bizim şarap içmemiz ne keyfimizden,
Ne dine, edebe aykırı gitmemizden;
Bir an geçmek istiyoruz kendimizden:
İçip içip sarhoş olmamız bu yüzden.
Hayyam, günahım var diye tasalanma,
Bunun için dertlere düşmek boşuna.
Günah olacak ki Tanrı bağışlasın:
Rahmet neye yarar günah olmayınca.
Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin,
Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin;
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen
Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.
Oruç tutup namaz kılmağa kalktım geçende
Dedim belki öyle ererim dileklerime
Yazık ki bir kuru yelle bozuldu abdestim
Bir damla şarapla da orucum gitti güme.